100 Most Common Verbs in Turkish

A list of the 100 most common verbs in Turkish with English translations and examples.

95 words in this list

yapmak (yapmak) → to do/make

🗣️ Ödevimi yapacağım. (I will do my homework.)

vermek (vermek) → to give

🗣️ Bana kalemi verin. (Give me the pen.)

vermek (vermek) → to put/give

🗣️ Kitapları masanın üzerine koyun. (Put the books on the table.)

sormak (sormak) → to ask

🗣️ Bir sorum var. (I have a question.)

anlamak (anlamak) → to understand

🗣️ Bu ne anlama geliyor? (What does this mean?)

açmak (acmak) → to open

🗣️ Kapıyı açın lütfen. (Please open the door.)

girmek (girmek) → to enter

🗣️ Kapıdan girin. (Enter through the door.)

çıkmak (cikmak) → to go out

🗣️ Dışarı çıkacağım. (I will go out.)

gelmek (gelmek) → to come

🗣️ Yarın okula geleceğim. (I will come to school tomorrow.)

konuşmak (konusmak) → to talk/speak

🗣️ Seninle konuşmak istiyorum. (I want to talk to you.)

beklemek (beklemek) → to expect/wait for

🗣️ Seni bekliyorum. (I am waiting for you.)

ödemek (odemek) → to pay

🗣️ Hesabı ödeyeceğim. (I will pay the bill.)

kalmak (kalmak) → to stay/remain

🗣️ Burada kalmak istiyorum. (I want to stay here.)

vermek (vermek) → to give/put

🗣️ Kitapları masanın üzerine koyun. (Put the books on the table.)

görmek (gormek) → to see/find

🗣️ Anahtarımı nerede gördün? (Where did you see my key?)

kapamak (kapamak) → to close

🗣️ Pencereyi kapattım. (I closed the window.)

öğrenmek (ogrenmek) → to learn

🗣️ Yeni bir dil öğreniyorum. (I am learning a new language.)

girmek (girmek) → to enter

🗣️ Kapıdan girin. (Enter through the door.)

sevmek (sevmek) → to love/like

🗣️ Seni seviyorum. (I love you.)

okumak (okumak) → to read

🗣️ Kitap okuyorum. (I am reading a book.)

kullanmak (kullanmak) → to use

🗣️ Bu cihazı nasıl kullanabilirim? (How can I use this device?)

yapmak (yapmak) → to do/make

🗣️ Bugün ne yapacaksın? (What will you do today?)

görmek (gormek) → to see

🗣️ Seni görmek istiyorum. (I want to see you.)

öğrenmek (ogrenmek) → to learn

🗣️ Yeni bir dil öğreniyorum. (I am learning a new language.)

almak (almak) → to take

🗣️ Kitap alacağım. (I will take the book.)

söylemek (soylemek) → to say/tell

🗣️ Bana doğruyu söyle. (Tell me the truth.)

etmek (etmek) → to do/make (archaic)

🗣️ Ne ettim ki sana? (What have I done to you?)

çalışmak (calismak) → to work

🗣️ Ben bir şirkette çalışıyorum. (Iwork at a company.)

görmek (gormek) → to find/see

🗣️ Anahtarımı nerede gördün? (Where did you see my key?)

içmek (icmek) → to drink

🗣️ Bir kahve içer misin? (Would you like to have acoffee?)

buluşmak (bulusmak) → to meet

🗣️ Akşam yemeği için buluşalım. (Let's meet for dinner.)

gitmek (gitmek) → to go

🗣️ Okula gitmem gerekiyor. (I need to go to school.)

içmek (icmek) → to drink

🗣️ Bir kahve içer misin? (Would you like to have a coffee?)

almak (almak) → to buy/take

🗣️ Marketten ekmek alacağım. (I will buy bread from the market.)

göndermek (gondermek) → to send

🗣️ Paketimi postayla göndereceğim. (I will send my package by mail.)

beklemek (beklemek) → to expect/wait for

🗣️ Seni bekliyorum. (I am waiting for you.)

ödemek (odemek) → to pay

🗣️ Hesabı ödeyeceğim. (Iwill pay the bill.)

açmak (acmak) → to open

🗣️ Kapıyı açın lütfen. (Please open the door.)

sormak (sormak) → to ask

🗣️ Bir sorum var. (I have a question.)

vermek (vermek) → to give/put

🗣️ Kitapları masanın üzerine koyun. (Put the books on the table.)

bulmak (bulmak) → to find

🗣️ Kaybettiğim anahtarları buldum. (I found the keys I lost.)

anlatmak (anlatmak) → to explain/tell

🗣️ Bana daha fazla anlat. (Tell me more.)

ödemek (odemek) → to pay

🗣️ Faturayı ödeyeceğim. (I will pay the bill.)

istemek (istemek) → to want

🗣️ Bir kahve istiyorum. (I want a coffee.)

bulunmak (bulunmak) → to be located

🗣️ Kütüphane nerede bulunuyor? (Where is the library located?)

göstermek (gostermek) → to show

🗣️ Bana nerede olduğunu göster. (Show me where it is.)

kapamak (kapamak) → to close

🗣️ Pencereyi kapattım. (I closed the window.)

almak (almak) → to buy/take

🗣️ Marketten ekmek alacağım. (I will buy bread from the market.)

göndermek (gondermek) → to send

🗣️ Paketimi postayla göndereceğim. (I will send my package by mail.)

çalışmak (calismak) → to study/work

🗣️ Ben üniversitede çalışıyorum. (I am studying at the university.)

yemek (yemek) → to eat

🗣️ Akşam yemeğini yedik. (We ate dinner.)

açmak (acmak) → to open

🗣️ Kapıyı açın lütfen. (Please open the door.)

konuşmak (konusmak) → to talk/speak

🗣️ Seninle konuşmak istiyorum. (I want to talk to you.)

gitmek (gitmek) → to go

🗣️ Okula gitmem gerekiyor. (I need to go to school.)

kapamak (kapamak) → to close

🗣️ Pencereyi kapattım. (I closed the window.)

vermek (vermek) → to give

🗣️ Bana bir şans ver. (Give me a chance.)

alışveriş yapmak (alisveris yapmak) → to go shopping

🗣️ Bugün alışveriş yapacağız. (We will go shopping today.)

özlemek (ozlemek) → to miss

🗣️ Seni çok özledim. (I miss you so much.)

olmak (olmak) → to be

🗣️ Ben öğrenciyim. (I am a student.)

görmek (gormek) → to see

🗣️ Seni gördüm. (I saw you.)

beklemek (beklemek) → to wait

🗣️ Ben seni bekliyorum. (I am waiting for you.)

yazmak (yazmak) → to write

🗣️ Bir mektup yazacağım. (I will write a letter.)

yemek (yemek) → to eat

🗣️ Akşam yemeğini yedik. (We ate dinner.)

anlatmak (anlatmak) → to tell

🗣️ Bana ne olduğunu anlat. (Tell me what happened.)

sevmek (sevmek) → to love/like

🗣️ Seni seviyorum. (I love you.)

gelmek (gelmek) → to come

🗣️ Seni almaya geleceğim. (I will come to pick you up.)

anlamak (anlamak) → to comprehend/understand

🗣️ Bu ne anlama geliyor? (What does this mean?)

sormak (sormak) → to ask

🗣️ Bir sorum var. (I have a question.)

çıkmak (cikmak) → to go out

🗣️ Dışarı çıkacağım. (I will go out.)

çalışmak (calismak) → to study/work

🗣️ Ben üniversitede çalışıyorum. (I am studying at the university.)

göstermek (gostermek) → to indicate/show

🗣️ Haritada yolu gösterin. (Show me the way on the map.)

anlamak (anlamak) → to comprehend/understand

🗣️ Bu ne anlama geliyor? (What does this mean?)

beklemek (beklemek) → to wait

🗣️ Beni bekleyeceksin. (You will wait for me.)

içmek (icmek) → to drink

🗣️ Bir kahve içer misin? (Would you like to have a coffee?)

gelmek (gelmek) → to arrive/come

🗣️ Akşam saat 8'de geleceğim. (I will come at 8 pm.)

almak (almak) → to take/buy

🗣️ Marketten ekmek alacağım. (I will buy bread from the market.)

beklemek (beklemek) → to wait

🗣️ Beni bekleyeceksin. (You will wait for me.)

konuşmak (konusmak) → to talk/speak

🗣️ Seninle konuşmak istiyorum. (I want to talk to you.)

duymak (duymak) → to hear

🗣️ Sesini duyamıyorum. (I can't hear your voice.)

gitmek (gitmek) → to go

🗣️ Okula gitmek istiyorum. (I want to go to school.)

buluşmak (bulusmak) → to meet

🗣️ Akşam yemeği için buluşalım. (Let's meet for dinner.)

anlatmak (anlatmak) → to tell

🗣️ Bana ne olduğunu anlat. (Tell me what happened.)

gelmek (gelmek) → to come

🗣️ Seni almaya geleceğim. (I will come to pick you up.)

görmek (gormek) → to see/find

🗣️ Anahtarımı nerede gördün? (Where did you see my key?)

kalmak (kalmak) → to stay/remain

🗣️ Burada kalmak istiyorum. (I want to stay here.)

öğrenmek (ogrenmek) → to learn

🗣️ Yeni bir dil öğreniyorum. (I am learning a new language.)

yazmak (yazmak) → to write

🗣️ Bir mektup yazacağım. (I will write a letter.)

ölmek (olmek) → to die

🗣️ Babam geçen yıl öldü. (My father died last year.)

gitmek (gitmek) → to leave/go

🗣️ Eve gitmem gerekiyor. (I need to go home.)

söylemek (soylemek) → to say/tell

🗣️ Bana gerçeği söyle. (Tell me the truth.)

anlamak (anlamak) → to understand

🗣️ Ben seni anlıyorum. (I understand you.)

düşünmek (dusunmek) → to think

🗣️ Biraz düşüneceğim. (I will think a bit.)

sevmek (sevmek) → to love/like

🗣️ Seni seviyorum. (I love you.)

yemek (yemek) → to eat

🗣️ Akşam yemeğini yedik. (We ate dinner.)

göstermek (gostermek) → to indicate/show

🗣️ Haritada yolu gösterin. (Show me the way on the map.)

Learn with glot

You didn't try learning this list of vocabulary yet.

Thanks for visiting and have the bestest day! 👋